Türkiye obezitede Avrupa’da ilk sırada yer alıyor




Tarih: 16 Mayıs 2022 Pazartesi 14:55


Türkiye’de obezitenin üst sıralarda yer alması ve diyet ile ilgili genel detaylar hakkında Uzman Diyetisyen İrem Yıldız, gazetemize açıklamalarda bulundu. Uzman Diyetisyen İrem Yıldız, obezitenin başlangıcı hakkında bilgiler vererek, “İnsanların daha yüksek kalorili, yüksek yağlı yiyecekler yemesi ve fiziksel olarak aktif olmamalarıdır” dedi.

Haber- Sevcan Akgül

Türkiye’de son dönemlerde pandemi ile birlikte obezite ile ilgili yapılan araştırmaya göre Avrupa'da 1'inci, dünyada 4'üncü sırada yer alıyor. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte çocukların dijital ortamda zaman geçirmesiyle, fiziksel hareketlerin daha düşük oranda olması obeziteye ortam yaratıyor. Obezite ve diyet hakkında gazetemize açıklamalarda bulunan Uzman Diyetisyen İrem Yıldız, diyet kelimesinin anlamını bilmeyen çok vatandaşın olduğunu belirterek, “Eskiden çocuklar mahallede top oynar, koşarak eğlenirlerdi; şimdi tablet ve telefona bağlı olan çocuklar hareket etmeyi unuttuklarından yediklerini harcayamamakta ve giderek yağ artışıyla karşılaşmaktalar” ifadelerini kullandı.

“DİYET, SADECE KISITLAMA OLARAK ALGILANMAMALIDIR”

Diyet ile ilgili genel bir veren Yıldız, diyetin sadece kısıtlanmama olarak algılanmamasını belirterek, “İnsanlar genellikle diyet kelimesinin gerçek anlamını bilmemekte ve olumsuz bir şey olarak görmektedir; ancak durum böyle değildir. Diyet, kişinin genel besin alımı ile ilişkilendirilmeli ve sadece kısıtlama olarak algılanmamalıdır. Yiyecek ve içecekler; sağlığınızı iyileştirmek, hastalıkları yönetmek ve hastalık riskini azaltmak için ihtiyaç duyduğunuz enerji ve besin ögelerini sağlarlar. Tam da bu noktada neyi, ne zaman, ne sıklıkta, neden ve ne kadar yiyip içtiğinize dikkat etmenize yardımcı olacak ve ayrıca diyabet, obezite, kalp, bağırsak, böbrek hastalığı gibi sağlık sorunlarını yönetmenize yardımcı olacak beslenme düzeni büyük önem taşır. Uzmanı tarafından hazırlanmış dengeli bir diyet aslında kısıtlamanın ötesinde sağlığın sürdürülmesini sağlayan en önemli unsurdur” şeklinde konuştu.

“HAREKETSİZLİK OBEZİTEYE YOL AÇIYOR”

Türkiye'de obezitenin ilk sırada yer alması hakkında değerlendirmelerde bulunan Yıldız, vatandaşın fiziksel olarak aktif olmadığını ifade ederek, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte hareketsizliğin olmasından dolayı obeziteye yol açtığını belirtti. Türkiye ve dünyada obezitedeki küresel artışın basit bir açıklamasının olduğunu ifade eden Yıldız, “Günümüzde iş ve ev hayatı derken toplumda hazır besinlere olan eğilim çok artmıştır. Şeker, tuz ve yapay bileşenler içeren yüksek oranda işlenmiş ve hazır gıdalar genellikle daha ucuzdur, pratiktir, zaman tasarrufu sağlar ve ne yazık ki fazla şeker/tuz içeriği nedeniyle damak tadına oldukça hitap eder. Teknolojinin ilerlemesiyle birlikte teknoloji bağımlılığı özellikle çocukluk çağında hareketsizlik sonucu obezitenin artmasına büyük zemin hazırlamaktadır. Eskiden çocuklar mahallede top oynar, koşarak eğlenirlerdi; şimdi tablet ve telefona bağlı olan çocuklar hareket etmeyi unuttuklarından yediklerini harcayamamakta ve giderek yağ artışıyla karşılaşmaktalar” dedi.

“HAREKETSİZLİK, BİRÇOK KRONİK HASTALIĞA DA DAVETİYE ÇIKARMAKTADIR”

Obeziteye yol açan faktörlere değinen Yıldız, “Genetik; beden ağırlığı değişiminde rol olan hormonlar, sinirsel faktörler kalıtsaldır. Birey obezite geni taşıyor ise ağrılık kazanımı açısından yüksek risk altındadır. Üstelik bir bireyin anne-babası obez ise o kişinin eğer yaşam tarzına dikkat etmezse ilerde obez olma ihtimali oldukça yüksektir. Hareketsizlik; teknoloji ilerledikçe bireylerin fiziksel aktivite oranı azalmaktadır. Hareketsizlik başta obezite olmak üzere diyabet, kalp damar hastalığı gibi birçok kronik hastalığa da davetiye çıkarmaktadır. Enerji alımındaki dengesizlik; ağırlık değişimi alınan enerji ve harcanan enerji arasındaki denge ile belirlenir. Bir besini faydalı diye çok miktarda yemek de kilo alımına yol açacaktır. Unutmayın ki ilacı zehirden ayıran dozudur. Psikolojik faktörler; bireyler duygusal boşluklarını şekerli ve yağlı besinler ile doldurmaya çalıştıklarında duygusal yeme denilen durumu yaşamaktadırlar. Bu da obezite için risktir. Yaş ve cinsiyet; özellikle artan yaş ve kadınlardaki menapoz dönemi yağlanmaya zemin hazırlamaktadır” diye belirtti.

“TEDAVİDE İLK SEÇENEK BESLENMENİN DÜZENLEMESİ OLMALIDIR”     

Obezite tedavisinde nasıl yöntemler kullanıldığını aktaran Yıldız, tedavide ilk seçeneğinin beslenme düzenlemesinin olması gerektiğini vurgulayarak, “Tedavide ilk seçenek beslenmenin düzenlemesi olmalıdır. Beslenme tedavisindeki amaç enerji açığı oluşturarak kas kaybı sağlamadan dengeli bir şekilde yağ kaybı sağlamaktır. Pozitif enerji dengesi için günlük alınması gereken kalori belirlenerek karbonhidrat, yağ ve protein dağılımı dengeli şekilde sağlanır. Hazır gıdalarda uzak, doğal, taze besinlerin yer aldığı, posa açısından zengin, kaliteli protein içeren ürünlerin yer aldığı bir liste obezite tedavisinde ilk basamağı oluşturur. Diyet ile beraber fiziksel aktivitenin arttırılması da mutlaka olması gereken bir tedavi basamağıdır. Aktivite ile yapılan diyet, kas kaybını önleyerek dengeli kilo kaybını sağlayacaktır. Kullanılan diğer yöntemler arasında medikal tedavi yöntemleri mevcuttur. Ancak bu yönteme diyet ve egzersiz tedavisi başarısız olduğunda başvurulmaktadır. Ayrıca obezitenin cerrahi tedavileri de mevcuttur; ancak ciddi komplikasyonları da beraberinde getirmektedir” şeklinde konuştu.

DİYETLER YAPARKEN BU HATALARI YAPMAYIN

Diyetlerde sık yapılan hatalara değinen Yıldız, “Hızlı zayıflamak uğruna vücudu çok aç bırakmak, sırf üzerinde light veya diyet ürünü yazıyor diye paketli gıdaları sıkça tüketmek, yüksek karbonhidrat içeren besinleri fazla tüketmek, hızlı kilo kaybı için tek tip beslenmek (çok yüksek proteinli beslenip karbonhidrat almamak gibi), şeker var diye hiç meyve yememek (meyve doğal şeker içerir; kaçınmamız gereken yapay olandır), ekmek tüketimini tamamen kesmek, bir öğünde çok yendiyse diğer öğünü ceza amaçlı tüketmemek, popüler diyetlerin kurbanı olmak” dedi.

“BİREYLERİN HASTALIĞI İÇİN BESLENME PROGRAMLARI BÜYÜK FARKLILIKLAR GÖSTERİR”

Metabolik hastalığı olanlar, diyet yaparken neye dikkat etmeleri gerektiğine dikkat çeken Yıldız, “Her program kişiye özel olmalıdır. Bireylerin hastalık durumları nedeniyle hazırlanacak beslenme programları büyük farklılıklar gösterir. Tek tek ele alacak olursak; diyabet, diyabetli bireyler genellikle obezite riski altında olduklarından öncelikle kilo kaybı sağlanmalıdır. Kan şekeri kontrolünü sağlayabilmek için yüksek posalı (tahıllar, meyve ve sebzeler, kuru baklagiller) besinler ve kaliteli protein kaynakları (süt ürünleri, yumurta, balık, tavuk, hindi) tüketmek temek esastır. Diyabetli bireyler glisemik indeksi düşük besinler tüketmeye dikkat etmelidir. Örneğin kan şekeri regülasyonunu sağlamak ve daha uzun süre tok kalmak için beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdar veya kepek ekmeği; meyve suyu yerine meyvenin kendisi, pirinç pilavı yerine bulgur pilavı tercih edilmelidir” diye konuştu.

“HİPERTANSİYON İÇİN TUZ TÜKETİMİ SINIRLANDIRILMALI”

Birkaç hastalık hakkında neler yapılması gerektiğini aktaran Yıldız, “Kalp hastalıkları; yüksek doymuş yağ ve sofra şekeri tüketimi kalbin baş düşmanlarındandır. Doymuş yağ açısından fakir (hayvansal besinler doymuş yağ içerir; tereyağı, kuyruk yağı, sakatatlar), zeytinyağı gibi doymamış yağlar açısından zengin beslenilmelidir. Şeker sadece kalbe değil diğer tüm organlara da ciddi hasar verdiğinden ekleme şeker içeren tüm paketli ürünler diyetten çıkarılmalı, doğal şeker içeren meyvelere yönelim sağlanmalıdır. Hipertansiyon; özellikle tuz tüketimi sınırlandırılmalı, yemekler ve ekmekler tuzsuz tüketilmelidir. Besinlerin içerisinde de doğal olarak tuz vardır bu neden yemeklere tuz atılmamalı ve sofrada tuz bulundurulmamalıdır. Bağırsak Hastalıkları: Çok çeşitli bağırsak hastalıkları vardır ancak başlıca bahsedecek olursak ishal ve kabızlık oldukça yaygındır. İshal varlığında posa açısından fakir beslenilmesi gerekirken; kabızlık varlığında yüksek posalı beslenilmelidir. İshalde şeftali, muz, makarna, yoğurt, patates, peynir, beyaz ekmek gibi bağırsaklara yardımcı besinler ile günlük program oluşturulabilir. Esmer beyaz kepekli ekmekler ishal durumlarında tavsiye edilmez.

Mide hastalıkları; protein içeriği yüksek yağ içeriği düşük bir diyet uygulanmalıdır. Koyu çay, kahve, çikolata, sarımsak, soğan, nane gibi besinler tüketilmemelidir. Az az sık sık beslenilmeli, bir anda fazla yemek yemekten veya uzun süre aç kalmaktan kaçınılmalıdır. Yemek yerken sıvı alımı azaltılmalı, sıvı öğün aralarında alınmalıdır. Çok sıcak veya çok soğuk besinler tüketilmemelidir. Kaymak, krema, mayonez, tereyağı, margarin gibi yağlı besinlerden kaçınılmalıdır. Acı baharatlar, karbonatlı içecekler, domates, turunçgiller, alkol ve kafein içeren besinlerin tüketimi en aza indirilmelidir” ifadelerini kullandı.

“YETİŞKİN BİREYİN DİYETİNDE 225-300 GRAM KARBONHİDRAT YER ALMALIDIR”

Diyette ne kadar yağ, protein, karbonhidrat alınacağı konusunda da Yıldız şu ifadelere yer verdi: “Yetişkin bireylerde günlük enerjinin yüzde 45-60’ının karbonhidratlardan, yüzde 20-35’inin yağlardan ve yüzde 10-20’sinin ise proteinlerden gelmesi önerilir. Günlük 2 bin kalori enerji gereksinmesi olan bir yetişkin bireyin diyetinde 225-300 gram karbonhidrat yer almalıdır.”


Etiket:


Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

 
 
  SOSYAL MEDYA
 
 
  GAZETEMİZ
 
 
  BASIN İLAN
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
  FACEBOOK
 

 
 
 


 

Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinhakimiyet.com © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. mersinhakimiyet.com basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA