‘2. Dünya Savaşı’nda Mersin’ panelinde Mersin’in konumu tartışıldı




Tarih: 16 Haziran 2022 Perşembe 16:33


Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü çerçevesinde ‘Belleğin İzinde’ başlığı ile ‘2. Dünya Savaşı Mersin’ konulu panel düzenlendi. Mersin’in 2. Dünya Savaşı’ndaki tarihinin tartışıldığı panelde konuşan Araştırmacı Yazar Aydın Sevim, “Kurtuluş Savaşı yeni kazanılmış ve insanlar geleceğin yepyeni umutların baharı artık pek de yakın değildi. Bütün dünyada baş gösteren bir kriz dünyada hakimdi ve bu kriz dönemi 1928’de başlayıp, 1933-34’lere kadar devam ediyor ve o dönemde bu krizlerden en çok etkilenen şehirlerimizden bir tanesi de Mersin’di” dedi.

Haber- Burak Karataş

 

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü kapsamında ‘Belleğin İzinde’ adı altında ‘2. Dünya Savaşı Mersin’ konulu paneli yapıldı.  Prof. Dr. Senem Duruel Erkılıç’ın moderatörlüğünü yaptığı panele konuşmacı olarak Araştırmacı Yazar Aydın Sevim, Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Bozkurt katıldı. Yoğun katılımının sağlandığı panelde, Prof. Dr. Senem Duruel Erkılıç, 2. Dünya savaşı yılları üzerinden Mersin tarihini ele alacaklarını belirterek, “Mersin’in önemli değerlerinden biri olan araştırmacı ve merhum yazar Şinasi Develi’nin aynı zamanda avukat tabi ki. Anısını yaşatmak ve çalışmalarının daha geniş kesimler tarafından bilinmesine katkı bulunmak amacıyla her yıl düzenlenen Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü çerçevesinde ilk ayağı olarak düşünebiliriz. Geçmişi hatırlamak, hatırlamak Mersin kent tarihini belgelerle tanıklarla belli kuşaklarla buluşturmak, tanıştırmak büyük bir önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

 

ERKILIÇ: “HATIRLAMAK, UNUTMAK İKİ KAVRAM TOPLUMSAL TARİHTİR, KİMLİKTİR”

Kent kimliğini oluşturmanın eskilere tekrar bakarak yeni kuşaklara aktarmanın kendilerine görev olarak gördüğüne değinen Erkılıç, “Kent toplumsal belleğin mekansal olarak yeniden iletildiği, geçmişteki yaşam biçimlerinin, anıların, deneyimlerin izlerini taşıyan kuşaklar arası benzer deneyimlerin aktarımına olanak tanıyan bir alandır. Bu bağlamda kent kimliğini oluşturan öğelere bugünden geri dönerek tekrar bakmak, anlamaya çalışmak bizlerin bir çeşit ödevidir. Mersin kentini pekiştirecek olanda budur. Bizi sahici bir başlangıca götürecek olan şey belleğimizdir. Hatırlamak, unutmak basitçe söylediğimiz iki kavram aynı zamanda toplumsal tarihtir, kimliktir. Hatırlamak, unutmak paradoksu bireysel olduğu kadar toplumsaldır. Hatta bireysel benliğimizi şekillendiren kolektif bellektir. ‘Unutmak bir ihtiyaç ise hatırlamak da bir zorunluluktur.’ Şinasi Develi Mersin Kent Ödülü yürütme kurulu olarak hatırlama sorumluluğumuzun altını çizmek için panel başlığındaki ‘Belleğin İzinde’ ifadesinin şemsiye bir kavramın olarak düşünün” şeklinde konuştu.

 

SEVİM: “MERSİN’İ BİR ŞEKİLDE ANLATMAYA, TANITMAYA GAYRET EDİYORUZ” 

Mersin’i tanıtmak, anlatmak için gayret gösterdiğini ifade eden Araştırmacı Aydın Sevim, bütün dünyada baş gösteren 1928’de başlayıp, 1933-34’lere kadar devam krizden en çok etkilenen şehirlerden bir tanesinin de Mersin olduğuna dikkat çekerek, “Şinasi, bizim hatırımızda çok değerli bir kişi. ‘Mersin’ denince akla ilk gelen Mersin kent belleği; Şinasi Develi ve onun bize bıraktığı eserlerdir. ‘Mersin’ denince bizde aynı şevkle, aynı gayretle Mersin’i bir şekilde anlatmaya, tanıtmaya gayret ediyoruz. Bu konuda İkinci Dünya Savaşı aslında enteresan bir döneme denk geliyor ve ‘zamanların en iyisi ve zamanların en kötüsü’ denilebilir çünkü o dönemde Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Kurtuluş Savaşı yeni kazanılmış ve insanlar geleceğin yepyeni umutların baharı artık pek de yakın değildi. Bütün dünyada baş gösteren bir kriz dünyada hakimdi ve bu kriz dönemi 1928’de başlayıp, 1933-34’lere kadar devam ediyor ve o dönemde bu krizlerden en çok etkilenen şehirlerimizden bir tanesi de Mersin’di” diye belirtti.

 

“BUHRAN DÖNEMİNDE İNSANLAR ÜRETİM YAPAMIYORDU”

MTSO kayıtlarında buhran döneminde birçok firmanın iflas ettiğini aktaran Sevim, “Mersin’in en eski kurumlarından bir tanesi olan MTSO’nun kayıtlarından da bunları görebiliyoruz. MTSO kayıtlarında da buhran döneminde 338 firmanın kaydının yapılmış olduğu ve buna istinaden 325 firmanın ise kaydının silindiği görülmekte ve neticede bu da gösteriyor ki insanlar iflas etmekte. O dönemde insanlar üretim yapamıyor. Bu buhranın da etkisiyle bu sefer bankalar borç vermeye başlıyor. Tabi borç alan küçük firmalar, üreticiler icralık oluyorlar ve yeniden kredi alabilmek için de yeni şirket kuruyorlar. Aslında kurulan şirketlerin çoğu da bankalardan kredi almak için müracaat eden küçük firmalar.  Netice de buhran öncesinde kurulan birçok aile şirketi, 1940 yılına kadar kapanmış” dedi.

 

BOZKURT: “MERSİN’DE HER MAHALLESİNİN KORUNMAYA DEĞER OLDUĞUNU GÖREBİLMEKTEYİM”

Mersin’de canlı renkli bir topluluğun olduğunu ifade eden Mersin Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbrahim Bozkurt ise, “Bu topluluk kentin kültürel, toplumsal, siyasal kimliğine de bağlı ve söz konusu kendi kimliği olunca da; birçok defa bir araya geldiklerini gördüm. Burada 40-50’li yıllardan bahsediyoruz ve o yıllara tanıklık etmiş söz ettiğimiz mekanlara, türlü türlü etkinliklere katılmış bir çok üyemiz var ve onların da çok değerli anıları var. Gelecek kuşaklara aktarmak istenen deneyimleri bizim bir şekilde kayıt altına almamız gerekiyor. Bir Çin atasözü der ki; ‘Bir yaşlı öldüğü zaman, bir kütüphane yanar’ diye. Dolayısıyla bu bir kütüphaneyi içeren bilgiye, hayata, deneyime sahip Mersinlilerin daha sonraki kuşakların deneyimlerine, bilgilerine ulaşmalarını sağlamalıyız. Yani benim de önerim; STK’ların yer aldığı toplantılarda Mersin’in her sokağının her mahallesinin, her binanın korunmaya değer olduğunu görebilmekteyim” diye konuştu.

 

“60’LI YILLARI YAŞAMIŞ BİR KİŞİ BİZİM İÇİN ÇOK DEĞERLİDİR”

Mersin kenti hakkında sözlerine devam eden Bozkurt, kentin kendine özgü değerlerinin olduğunu kaydederek, “Bu her kent için böyledir aslında; her birinin kendine özgü değerleri vardır. Dolayısıyla onları kayıt altına almak konusunda hatta biraz da geç kaldık ama baktığımızda aramızdan ayrılanlar oluyor. Zihinlerimiz genç, duygularımız genç ama yaş ilerliyor ve fiziksel olarak engelleyemiyoruz. Ben yurtdışı örneklerinde de gördüm ve çok da enteresan geldi bana. Evet, Şinasi’yle ilgili çok çalışmamız oldu ama bu çok genel bir çalışmaydı. Ama çok kişiler geçti ve bunları araştırmak için illa ki ünlü olması gerekmiyor. Mesela en yakın mahallede bile 60’lı yılları yaşamış bir kişi bizim için çok değerlidir” ifadelerine yer verdi.

 

“HERKESİN HAYATININ BİR DEĞERİ VARDIR VE O BİLGİLERİ KAYIT ALTINA ALMAMIZ LAZIM”

Tarihin öneminden bahseden Bozkurt, tarihin bir toplusal boyutunun da olduğuna değinerek, “Dediğimiz gibi ünlü olmaksızın yakınlarda yaşamış bir kişi de hem akademik için hem de gelecek 30-40 yıl içinde o ailenin üyeleri sözlü tarihe, arşive girdiğinde belki babasını belki büyük dedesini orada canlı olarak kendi sokağını, kendi yaşamını anlatırken bulacak. Bu işin böyle de bir toplumsal boyutu da var. Bunu yerel yönetimden örgütler, STK’lar bir araya gelip bu konuda çalışmalar yapmalı. Bizim akademisyenler olarak bir yere kadar bulaşmamız tavsiye edilir. Çünkü sonrasında bizde bulaşıcı hastalık halin alıyor ve bu sefer de başka bir boyuta evrilir. Biz misal araştırıyoruz, üyeler hakkında notlar alıyoruz ama kendileriyle birlikte oturmuş, kalkmış, aktivitelerde bulunmuş kişilerin duygularını, düşüncelerini almamışız ve onlar öldüklerinde de bütün bu anılar onlarla birlikte yok olmakta. Herkesin bu konu üzerinde biraz bilinçlenmesini istedim. Hangi meslekten olursa olsun herkesin hayatının bir değeri vardır ve o bilgileri kayıt altına almamız lazım” şeklinde konuştu.

 

“MERSİN’DE LİMAN BURADA ÖNEMLİ BİR FAKTÖR”

Kendi çalışmalarında Mersin’in 19’üncü yüzyılda ortaya çıkan bir kent görünümünde olduğunu belirten Bozkurt, “Mersin, bizim çalışmalarımızda 19’üncü yüz yılda ortaya çıkan bir kent görünümünde. Liman burada önemli bir faktör. Endüstriyel tarımın yaygınlaşmaya başlaması ve dolayısıyla dünya sanayisine, tarım üretimine yönelik çalışmaların başlaması Mersin için önemli gelişmeler olarak görünüyor ve kısa sürede hem ekonomiyle ilgili hem de burada üretilen ürünlerle ilgili olarak ticari emtiaların çoğalması ve buna bağlı olarak da nüfusun artmasını görebiliyoruz. Bu tabi sosyal hayatta da beraberinde Mersin’de aktif, renkli bir toplumsal hayat olduğunu mekanlardan da anlıyoruz. 1930’lu yıllara geldiğimizde tabi tiyatro da var sinemayla beraber. 30’lu yıllarda da halk sineması ve ondan sonra da halk sineması var İkinci Dünya Savaşı sonrasında. İnsanları İkinci Dünya Savaşı’nda haberlerden günümüzdeki anlık haberler olamayınca kimi propaganda amaçlı, kimi de bilgilendirme amaçlı İkinci Dünya Savaşı üzerinden hazırlanmış haber filmleri dönmekte. Almanya’nın hazırlayıp gönderdikleri var, müttefiklerin hazırlayıp gönderdiği filmler var ve tabi enformasyon ve dezenformasyonlar olabilmekte” sözlerini kullandı.


Etiket:


Yorum Ekle comment Yorumlar (0)

 
 
  SOSYAL MEDYA
 
 
  GAZETEMİZ
 
 
 
  BASIN İLAN
 
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
  FACEBOOK
 

 
 
 


 

Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinhakimiyet.com © Copyright 2019-2024 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. mersinhakimiyet.com basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA