DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, Sözcü TV ekranlarında Senem Toluay Ilgaz ile Öncesi Sonrası Gece Programı’na katıldı. Ekmen, İsrail ve Sumud Filosu hakkında açıklamalarda bulundu.
Haber Merkezi
Gazze saldırılarına karşı uluslararası sistemin sessiz kaldığını, buna karşın sivil halkın vicdanıyla harekete geçtiğini vurgulayan Ekmen, “Büyük bir trajediyi izliyoruz. Gazze saldırıları, soykırıma, savaş suçuna dönüşen saldırılar 200 yıl boyunca uluslararası hukuk ve sistem namına oluşmuş bütün değerlerin ve kurumların çöküşünü tetikledi. Aslında bu tarih boyunca ilk kez de olmuyor. Ruanda'da, Bosna'da, Yemen'de, Irak'ta ve hatta Suriye'de uluslararası hukukun, sistemin yaşanan çatışmalara, soykırım girişimlerine karşı sessizliğine defalarca tanık olduk. Ancak, iç savaş hali olmayan bir yerde devlet sayılan bir yapı -eğer ‘devlet’ hukuk çerçevesinde tanımlanan bir kavramsa- soykırımcı bir terör çetesine dönüşmüştür. Uluslararası sistem bu soykırıma karşı bir direnç geliştiremediği gibi sağlanmış olduğu silah, yakıt ve lojistik tedariğiyle bu soykırım suçunun bir parçasına dönüştü. Ancak devletler ve uluslararası sistem utanç verici bir sessizlik içerisindeyken küresel vicdan ve küresel insanlık da ayaktaydı. Yüz binlerce insanı Londra'da, Berlin'de, Barcelona'da, İtalya'da, Roma'da sokaklarda gördük ve bunlar Müslümanlar da değildi. Çok önemli bir kısmı Hristiyanlardı ve özellikle New York'ta Yahudileri de sokakta gördük. Bu insanlık dayanışmasında Yahudilerin de yer aldığını tespit etmemiz gerekiyor ki yarına dair kurgularımızı yaparken bir dini veya etnik grubu toptan suçlayan ve kategorize eden bir yanlışa düşmüş olmayalım” dedi.
SOYKIRIM SUÇSA, BU SUÇU ENGELLEMEK HUKUKİ BİR HAKTIR
Sumud ve Özgürlük filoları hakkında konuşan Ekmen, “Sumud girişimi, savaşla ilgili bir girişim değil. Mesela bir grup insan çıkıp şunu diyebilirdi: ‘Biz İsrail'e lojistik destek sağlayan, silah taşıyan, petrol taşıyan gemileri durdurmak istiyoruz. Biz Türkiye'den İsrail'e yapılan petrol sevkiyatını durdurmak istiyoruz.’ Bu da hukuki vicdani ve anlamlı bir duruş olurdu. İsrail'in soykırımını engellemek eğer bir suçsa bu suçu engellemek hukuki haktır. Yanı başınızda birinin bir başkasını öldürmesine seyirci kalamazsınız. Kanun size onu engelleme vazifesi de yüklüyor. Aynı zamanda hukuk da bunu sağlıyor. Ama bu insanlar İsrail'in soykırımını engellemek üzere yola çıkmadılar. İsrail'in bir savaş suçu olarak kullandığı açlık ve gıda boykotunu kırmak üzere yola çıktılar ve gemilerinde Gazzeliler’e yetecek kadar da ürün yoktur. Birçok geminin zor şartlarda küçük balıkçı teknesi sayılabilecek boyutta olduğu görülüyor. Çünkü bu gemiler satın alındı. Büyük gemiler böyle bir riskli ve tehlikeli yola girmek istemediler. İki girişim var: Biri Sumud, diğeri Özgürlük Filosu. Her iki girişimdeki gemiler yardımseverler tarafından satın alındı. İçine o geminin gücünün yeteceği kadar insan ve yük yüklendi” açıklamasında bulundu.
İSRAİL’İN SIĞINDIĞI EN BÜYÜK GÜÇ, DOKUNULMAZLIK OLGUSU
Ekmen, “Bugün itibariyle şunu görüyoruz ki İsrail'in sığındığı en büyük güç dokunulmazlık hissi. İsrail'in güvenli bir ülke olduğu ve her istediğini yapabildiği yönündeki imajı aslında bu soykırımdan sonraki birtakım füze saldırılarla önemli ölçüde yıpranmıştı. Bu filonun oraya ulaşımı aslında bu planı destekleyen bir iletişim aracına dönüştürülebilecekken bundan bile uzak durulması, o dokunulmazlık ve pervasızlık zırhının delinmemesi yönüyle ifade edilebilir. Aslında bu dokunulmazlık mevzusu geriye doğru gittiğimiz tarihte değişik badirelerden geçmiş Yahudi milletinin en son Nazi soykırımıyla birlikte modern dönemde Yahudiler hakkında konuşmanın dahi suç olduğu bir iklim vardı. Bugün İsrail, sapkın dini bir anlayışın tasallutu altında bu saldırıları yapıyor olmasına rağmen siyonizm hakkında bile konuşmak adeta bir suçtu. Dolayısıyla bu dokunulmazlık imajının zedelenmesini istememişlerdir” ifadelerini kullandı.
NETANYAHU’YA KARŞI TÜRKİYE'DE SAVAŞ SUÇU SORUŞTURMASI BAŞLATILSIN
İsrail ile ilişkilerin 2020 yılına dayandığını belirten Ekmen, “Gazze soykırımına karşı Türkiye'nin sessizliğini bugünle okumaya çalışırsak yetersiz kalır. 2020 yılından bugüne kadar Sayın Erdoğan, çok net bir şekilde İsrail-Amerika hattının çizdiği sınıra hapsolmuş durumda. Birleşik Arap Emirlikleri'nin veliahtının burada devlet başkanı gibi misafir edildiği dönem vardı. PKK'cıydı, FETÖ'cüydü, darbeciydi, teröristti ama Türkiye'de nasıl ağırlandılar? Daha sonra Kaşıkçı dosyasına rağmen Suud ile geliştirilen ilişkiler ve Sisi 8 yıl peşimizden koştuğu halde selamını alıp vermezken dönüp Sisi'yle anlaşma çabaları ve eş zamanlı olarak Doğu Akdeniz'deki petrol arama faaliyetlerinin sonlandırılması aslında Körfez ülkeleriyle iş birliği içerisinde İsrail-ABD hattının bir enstrümanı olmaktan ileriye gidemeyen bir Türkiye fotoğrafını ortaya koydu. Bu soykırım döneminde de Türkiye ne içeride ne dışarıda İsrail'in hakkında ve aleyhinde sadra şifa tek bir politika belirlemedi. İsrail ile ilişkili gemilerin Türk limanlarına uğrama engeli bile geçen ay açıklandı. Bunun da ne kadar uygulanıp uygulanmadığı tartışmalı bir mesele. Güney Afrika'nın açtığı davaya çok gecikmeli olarak Türkiye dahil oldu. Bizim Türk Ceza Kanunumuza göre dünyanın neresinde olursa olsun işlenmiş bir insanlığa karşı suç ve soykırım fiili Türk savcılarınca araştırılabilir. Ama bunun bir şartı var, Adalet Bakanlığının buna izin vermesi gerekiyor. Türkiye'den Netenyahu ve savaş kabilesi hakkında 2000'in üzerinde suç duyurusu var. Bütün bu suç duyuruları Adalet Bakanlığında biriktirildi. Tek bir soruşturma için izin verilmedi. Eğer samimilerse önce Türkiye'den Netenyahu hakkında soykırım suçlaması ve savaş suçu ile ilgili olarak soruşturmalara izin verilsin. Bu işlerden anlayan ve devletin dış politikasını gözeten biri, bir savcı aracılığı da yapabilirsiniz” dedi. Türk firmalarının İsrail’e elektrik ürettiğini ifade eden Ekmen, “Bugün ülkeler en büyük tedariklerini, sistemlerini ayakta tutmayı neye borçlular? Enerjiye, elektrik üretimine ve petrol finansmanına, teminine. İsrail'de Türk firmaları hâlâ elektrik üretiyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu firmalar hakkında bir program veya yaptırım açıklamadığı gibi bu firmaların reklamlarının devlet eliyle yapıldığını defalarca kez görüyoruz. Azerbaycan'ın petrolünün Türkiye üzerinden İsrail'e sevki hâlâ devam ediyor. Gazze'deki ayakta kalan sayılı binaları bombalayan uçakların yakıt tedariği buralardan sağlanıyor” dedi.
|