RAZİYE ERDEN YILDIRIM
Mersin’in Toroslar ilçesine bağlı Yüksekoluk Mahallesi’nde yaşayan Ertekin ve Gülhan Hayırlıoğlu çifti, bir dönemin kaybolan köy değerlerini, yardımlaşma, sevgi ve saygı üzerine kurulu uzun evliliklerinin sırrını ve o eski, dayanıklı kerpiç evlerden üç gün süren geleneksel köy düğünlerine kadar birçok anıyı özlemle anlattı. Gençlere sabır ve saygı nasihati veren çift, köy hayatının zorluklarına rağmen güzelliğini ve günümüzde yitirilen paylaşım kültürünü dile getirerek tarım, hayvancılık ve geleneklerin yok oluşuna dikkat çekti.
Mersin’in Toroslar ilçesine bağlı Yüksekoluk Mahallesi’nde yaşayan 52 yıllık evli Ertekin ve Gülhan Hayırlıoğlu çifti, köy yaşamının eski değerlerinin artık kaybolduğunu anlattı. Evliliklerinin uzun ömürlü olmasının nedenini yardımlaşmaya, saygıya ve sevgiye dayandıran çift, gençlere de nasihatlerde bulundu. Geçmişteki köy düğünlerine de değinen çift, o günlerin hasretini yaşadıklarını da dile getirdi.
ERTEKİN HAYIRLIOĞLU: ESKİDEN HER ŞEYİN BİR DÜZENİ VARDI
Yüksekoluk Mahallesi’nde terk edilmiş halde bulunan eski bir köy evinin tarihini ve nasıl yapıldığını anlatan Ertekin Hayırlıoğlu (76), “O ev taş ve çamurdan, kerpiç şeklinde yapıldı. 1957-58 yılları arasında yapılmış. Doğuda buna genellikle ‘kerpiç’ denir. Üstü ağaçlardan, ‘yarma pardı’ dediğimiz tahtalarla kapatılır, üzerine çinko çanak konurdu. Orayı samanlık olarak kullanırdık. O evler o zamandan bu zamana nasıl dayandı bilinmez. Yağmurdan etkilenmezlerdi. Biz onlara ‘hatır’ deriz; ağaçtan yapılmış direklerdir. O evler depremde bile güvenilirdi çünkü ağır değillerdi. Beton evler gibi altında kalma riski yoktu. Beton yapılar depremde en çok zarar görenlerdir çünkü çok ağırdır. Eski evlerde kolon yoktu ama yine de dayanıklıydı. Eskiden her şeyin bir düzeni vardı. Şimdi binalar rastgele betonun üstüne yapılıyor. Depremde sallanıyor, yerinde duramıyor. Bence gereksiz yere fazla beton dökülüyor. Ama artık teknik şartlar farklı. Beton ve demirle yapılan yapılar yaygınlaştı.” dedi.
“MERSİN’E GİTMEK ÜÇ GÜN SÜRERDİ”
“Bizim çocukluğumuzda Mersin’in merkezine yol yoktu” diyen Ertekin Hayırlıoğlu, “Çardağı yaptığımız zaman köye araba gelmezdi. Kamyonet, taksi yoktu. Taksi 1970’li yıllarda çıkmaya başladı. Ulaşım at ve merkep ile yapılırdı. Mersin’e gitmek üç gün sürerdi. Bir gün gider, çevre köylerde konaklar, ertesi gün yola devam ederdik. Hayvanlar da dayanmazdı zaten. Eski köy hayatı şimdikinden daha zordu ama daha güzeldi. Para yoktu, pul yoktu ama sevgi, saygı, dayanışma vardı. Elindekini paylaşırdın. Şimdi kimse kimseyle bir şey paylaşmıyor. Eskiden köy kahvesinde büyükler oturur, biz giremezdik. Onlar çıkınca ancak biz girerdik. Saygı vardı.” diye konuştu. Eski köy düğünlerin nasıl olduğunu aktaran Hayırlıoğlu, köyde yitip giden hayvancılığı ve kaybolan değerleri özlemle anlattı. Hayırlıoğlu, “Düğünler üç gün sürerdi. Salı günü davul çalar, Perşembe’ye kadar devam ederdi. Kız evinde bir gün, oğlan evinde bir gün yapılırdı. Kahveler dolar taşardı. Herkes birbirine misafir olurdu. Artık kimse kimseyi tanımıyor. Köyde bile gençleri tanımaz olduk. Eskiden herkesin ineği, bir çifti olurdu. Hayvancılık vardı. Şimdi ne inek kaldı ne eşek. Her şeyi kaybettik; tarımı, hayvancılığı, sevgiyi, saygıyı… Köy okulları da kapandı. Çocukları şehre taşıyorlar. 1962’de yapılan okul vardı, çamurdan yapılmıştı. Sonra yenisi yapıldı ama 2000’lerden beri eğitim yok. Köylü o okulu kendi imkânlarıyla yapmıştı. Şimdi o yerler satıldı, tapular değişti. Yardımlaşma vardı. Şimdi bir cenaze olsa mezar bile kazılamıyor. Vatandaş kendi mezarını kazar, cenazeyi defnederdi. Şimdi kepçe çağırılıyor. Her şey para ile…” şeklinde konuştu.
“TARIM BİTTİ, GENÇLER DE KÖYE DÖNMEZ ARTIK”
İleri de şartların zorlaşacağını vurgulayan Ertekin Hayırlıoğlu, gençlerinde artık köye gelmesinin zor olduğunu ifade ederek, “Köylere dönmezler artık. Devlet destek veriyor, hayvan veriyor, yemini veriyor ama gençler dönmüyor. Tarım bitti. Artık Ukrayna’dan buğday alıyoruz. Koca Konya Ovası bomboş. Mazot, gübre, işçilik pahalı. Kimse ekmiyor. Kendi buğdayımızı üretirdik. Su değirmenleri vardı. Bir ekmek piştiğinde kokusu 150 metre öteden gelirdi. Şimdi o lezzetler yok. ‘Boz buğday’ dediğimiz bir tür vardı, onun tadı da bambaşkaydı.” dedi. 23 yaşında eşiyle severek evlendiklerini anlatan Gülhan Hayırlıoğlu (76), köy düğünlerinde gelinlerin at üzerinde getirilip sokakları gezdirildiğini söyledi. Hala eşine ilk günkü sevgisiyle bağlı olduğunu belirten Gülhan, aşklarının nasıl başladığını şu sözleler anlattı: “23 yaşında evlendim. Ailem o yaşa kadar bekletti beni. Eskiden 15–17 yaşında veriyorlardı ama bizim köyde öyle değildi, çok nadir olurdu. Dört çocuğum var. Eşimle severek evlendik. Önceden de tanışıyorduk, beraber mal götürürdük. Bahçelerimiz yan yanaydı. Aileler de ‘evlendirelim’ dediler. Düğün hazırlıklarını kendimiz yaptık. Eski düğünlerde gelin ata binerdi ama benim düğünümde araba geldi, arabaya bindirdiler. Normalde gelinler atla götürülürdü. Köyün içinde dolaştırılır, mezarın etrafından geçirilirdi. Köyün bayrağı olurdu. Bayraklı gençler gelir, davulla karşılanırdı. Bayrak taşıyan da biri olurdu, tepesinde ay yıldızı bulunan bir demir direk taşınırdı. Bayrak kaçırma adeti de vardı. Eğer biri bayrağı kaçırırsa, gençler o kişiye bir hayvan kesip yemek verir, bayrağı öyle geri alırlardı. İki gece eğlence olurdu; bir gece kız evinde, bir gece oğlan evinde. Hayvanlar kesilir, sohbetler yapılırdı. Kadınlar ayrı yerde oynardı, erkekler ayrı. Kadınların olduğu yere erkek giremezdi; başlarında bekçi olurdu. Artık herkes arabayla, otobüsle gidip geliyor. Düğünler salonlara taşındı, unutuldu adet gelenek görenek… O günleri özlüyoruz. Eskiden gelin mezarın etrafından dolaştırılır, dua edilirdi. Düğünlerde kızın yaptığı işlemeli mendiller gençlere dağıtılırdı; dağıtmazsa oyunu bırakmazlardı. Sinsin diye de bir oyun vardı o oynanırdı. Artık o adetlerin çoğu kalmadı, güzel günlerdi.” dedi.
GÜLHAN HAYIRLIOĞLU: 52 YILLIK EVLİLİĞİN SIRRI: SAYGI VE SABIR
Zorlu şartlara rağmen evliliklerinin sürdüğünü belirten Gülhan Hayırlıoğlu, “Bizim zamanımızda şartlar zordu ama sabredilirdi. 52 yıldır evliyiz. Şimdi boşanmalar çoğaldı, gençlerin sabrı kalmadı. Bizim zamanımızda şartlar zordu ama sabredilirdi. Gece saat 2–3’te kalkar, inek sağardık. Şeftali bahçesine gider, toplanan meyveyi tüccara yüklerdik. Şimdiki gençler bir gün bile dayanamaz o tempoya” diye sitem etti. Uzun ömürlüğü evliliğin sırrını ‘saygı’ diye altını çizen Gülhan Hayırlıoğlu, evli çiftlere de tavsiyeler verdi, “Gençlere tavsiyem; sabredin, birbirinize saygılı olun. Hemen küsüp gitmeyin. Sevgi bir günde bitmez. Evlilikte önemli olan kavga etmemek değil, kırmadan barışabilmektir. Bizim zamanımızda sevgi vardı, paylaşım vardı. Şimdi kimse kimseye el uzatmıyor. Eskilerde azla yetinirdik ama mutluyduk.” diyerek sözlerine son verdi.
|