RAZİYE ERDEN YILDIRIM
Komisyona katılan sendikanın kamu kurumlarında örgütlü olduğu için devletten beslendiğini savunan Göksoy, bu nedenle işçilerin gerçek taleplerini masaya taşıyamadığını belirtti.
Milyonlarca çalışan, 2026 yılında geçerli olacak yeni asgari ücretin ne kadar olacağını merakla bekliyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, Aralık ayı boyunca bir araya gelerek yeni yılın ücretini belirlemek üzere görüşmeler yürütecek. Komisyonun, beş toplantının ardından yılın son günlerinde kesin kararı açıklaması bekleniyor. Geçtiğimiz yıl asgari ücret artışı yüzde 30 olarak belirlenmişti. 2025 yılı asgari ücreti brüt 26 bin 5 lira 50 kuruş, kesintilerin ardından net 22 bin 104 lira 67 kuruş olarak uygulanmıştı.
Bu yıl yapılacak ilk toplantıya Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliği yapacak. İlk buluşmada sürecin işleyişi ve takvimi ele alınacak. Devam eden toplantılarda ise işçi ve işveren tarafları beklentilerini paylaşacak, ekonomik veriler masaya yatırılacak. Komisyonun çalışmaları sonucunda milyonların merak ettiği 2026 yılı asgari ücreti netlik kazanacak. Öte yandan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, asgari ücreti belirleyen Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısını yeniden düzenlemek için çalışma başlattı. Yeni düzenlemede işçi ve işveren üyeler sabit kalacak, hükümet temsilcisi sayısı ise azaltılacak. Milyonların beklediği asgari ücret konusunda Hakimiyet’e konuşan DİSK Genel-İş Sendikası Mersin Şubesi Başkanı Kemal Göksoy, “Türkiye'deki yaşam koşullarını göz önünde bulundurmazlarsa yanılırlar.” Dedi.
“KOMİSYONDA, İŞÇİLERİ TEMSİL EDEN HER SENDİKANIN OLMASI LAZIM”
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Çukurova Bölge Temsilcisi ve Genel-İş Sendikası Mersin Şube Başkanı Kemal Göksoy, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 15 kişiden oluştuğunu hatırlattı ancak işçi tarafının bu komisyonda gerçek anlamda temsil edilmediğini öne sürdü. Göksoy şunları söyledi: “15 kişilik Asgari Ücret Tespit Komisyonu içerisinde 5'i işveren, 5'i hükümet, 5'i de yetkili sendika. Yetkili sendika hani ne kadar tutumu net olursa olsun ki bazen mikrofonlarda, açık mikrofonlarda görüyoruz böyle çok net bir tutum da yok. Bunu Türkiye ve dünya gördü. Kaldı ki net bir duruş sergileseydik, 10'a karşı 5 olacaktı. Mesela orada olması gereken işçi konfederasyonlarına bağlı sendikaların üçü var. Birisi Türk İş birisi Halk İş birisi de DİSK'ten bir iş sendikaları konfederasyonu. Bu üçünün de tabanının sesinin oraya yansıması lazım. Hatta sadece bu üçünün tabanının sesi de değil. Yerli, güvencesiz, kuralsız çalışan, sendikasız işçiler var. Türkiye'de sendikalaşma oranı yüzde 14, toplu sözleşme yapan işçi oranı daha yeni yüzde 9'a çıkmış. Böyle bir durum var. Yani diğer sendikasız, güvencesiz işte çalışan işçilerin güvencesi, talepleri ne olacak, onları kim, nasıl duyuracak? Komisyonda işçi sendikaları olarak, işçileri temsil eden her sendikanın görev alması lazım.”
“DEVLETTEN BESLENEN SENDİKA İŞÇİYİ TEMSİL EDEMEZ”
Komisyona katılan sendikanın kamu kurumlarında örgütlü olduğu için devletten beslendiğini savunan Göksoy, bu nedenle işçilerin gerçek taleplerini masaya taşıyamadığını belirtti. Göksoy, sözlerine şöyle devam etti:
“Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu; ezilenden, yoksuldan, çalışandan beslenen bir sendika. Onun için işçinin sesini en iyi duyuracak biziz, iddia ediyoruz, iddia ettiğimiz kadar da varız. DİSK’inde komisyonda yer almasını istiyoruz. Komisyonda yer alması gerektiği gibi bir de tabanın sesini iletecek, işçi sınıfının sesini duyuracak. Ama buna rağmen DİSK nerededir? Sokaklardadır, Çalışma Bakanlığı'nın önündedir hatta Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yaptığı görüşmeler öncesi, sonrası açıklamalar yapan öneriler sunan bir yerdedir. Şimdi bunu dinlemeyeceksin, dikkate almayacaksın sonra tespit komisyonunun o söylediğim adaletsiz 15 kişilik tespit komisyonunun önerileri veya onların görüşleri üzerinden karar vereceksin. Kaldı ki karar vericilerin 10’u zaten hükümete yakın işveren sendikasından katılıyor. Onun için burada bir adaletsizlik var. Bir kere bu adaletsizliğin ortadan kalması lazım.”
“ASGARİ ÜCRET BELİRLENİRKEN YAŞAM KOŞULLARINA BAKILMALI”
Asgari ücretin belirlenmesinde en önemli kriterin yaşam koşulları olduğunun altını çizen Göksoy, Türkiye’deki açlık ve yoksulluk sınırının geldiği noktaya dikkat çekti. Göksoy, şunları söyledi:
“Şuna bakmak lazım. Yani bu tespit konusunda kim olursa olsun. Bir kere bu Türkiye'deki norm yaşam koşullarını, yaşam gerçekliğini göz önünde bulundurarak yapmaları lazım. Bunu göz önünde bulundurmazlarsa yanılırlar. Zaten hep böyle yanılıyorlar. Türkiye'deki yaşam koşullarının ne olduğunu söylerken şuradan bakıyoruz. Bunun için uzman olmaya, filozof olmaya, hesap uzmanı olmaya gerek yok. Türkiye'de şu anda açlık sınırı 30 bin TL’yi aşacak durumda. Yani yapılan istatistiklere, verilere göre Türkiye'deki açlık sınırı şu anda 30 bin TL. Yoksulluk sınırı 100 bin TL’yi aşmış. Açlık sınırı, yoksulluk sınırı ve asgari ücret çelişkisi büyük bir çelişkidir. Asgari ücret 22 bin 104 lira. Açlık sınırı 30 bin lira. Yoksulluk sınırı en son 102 bin liraydı. Ayın sonuna kadar ne kadar olacak onu da bilmiyoruz. Bunları doğru tespit etmek lazım. Yani asgari ücret tespit konusunda girip karar verecek insanların bunu görmesi ve elini vicdanına koyması lazım. Yaşam koşullarına göre 30 bin lira açlık sınırı dediğimiz yerde, 102 bin lira yoksulluk sınırı dediğimiz yerde şöyle bir tespit ortaya çıkıyor.
Yani Türkiye'deki koşullara göre dört nüfuslu bir ailenin evine 30 bin lira para giriyorsa bu aile açtır diyor. Aç, yani karnınızın doyması mümkün değil. TÜİK'te, TÜRK-İŞ'te, DİSK-AR da araştırmaları var. Hatta enflasyon araştırma grubu var. Onların verileri, araştırmaları daha da fazla gösteriyor.
TÜİK'in, TÜRKİŞ'in, DİSKAR'ın açıklamalarına bakarsak dört nüfusu bir ailenin evine 30 bin lira para giriyorsa ‘bu aile açtır’ diyor. 102 bin lira para giriyorsa ‘bu aile yoksuldur’ diyor. Şimdi bu ne demektir? 102 bin lira dört kişinin çalıştığı bir eve girmiyor yani asgari ücret ortada.
Ve iyi niyete baktığımızda da diyoruz ki her 4 nüfuslu ailede iki kişi çalışıyor olsun. Yani eğer 4 kişilik bir haneye 102 bin lira para giriyorsa, o ev yoksuldur. Zorunlu temel ihtiyaçlarını karşılayabilir; giyinme, gıda, barınma, eğitim, kira… Bunun dışında tiyatro, sinema, eğlence, piknik yok.”
“ZAMLAR UÇTU, ÜCRET ARTIŞLARI YERİNDE SAYDI”
Göksoy, ekonomik göstergelerle çalışanlara yapılan zamlar arasındaki uçuruma dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:
“Türkiye'de benzinin fiyatını, akaryakıtın, doğalgazın, gıda ürünlerinin fiyatlarına gelen zamlarla işçiye, emekçiye, kamu emekçisine, emekliye verilen zamlar arasında bir de uçurum var. 2025'in başında enflasyon yüzde 45 iken; işçiye, emekçiye, emekliye, kamu emekçisine verilen yüksek zam yüzde 30. Şimdi buradaki çelişki ortadan kalkmadığı sürece ülkedeki yaşam biçimini, yaşam koşulunu doğru oturtabilir miyiz? Oturtamayız. Bunu doğru oturtmanın yolu nedir? İşte bize milli hasıladan gelen gelir pay var, o payın doğru adalette olmasını istiyoruz. DİSK ne diyor; ‘vergide adalet, gelirde adalet. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınsın. Hatta asgari ücret ve asgari ücretten düşük ücret alandan vergi alınmasın.’ İnsanca yaşam adı altında Türkiye'nin her köşesinde eylemler, etkinlikler yapılıyor. Türkiye'deki yaşam gerçekliğini gören bir yerden bakıyor.”
|