Yarım asrı aşkın sanat ve moda tasarım yolculuğunu anlatan Nazan Kundak, Ankara’daki ilk moda tasarım okulundan Silifke’deki büyük defilelere uzanan serüveninde, yöresel motifleri modern tasarımlarla buluşturdu. Kundak, “Sanat hayatımın tamamı oldu” dedi.
ABDULLAH ÖZTÜRKMEN
Türkiye’de moda tasarımının henüz emekleme döneminde olduğu yıllarda bu alanda öncülük eden isimlerden biri olan Nazan Kundak, yarım asrı aşan sanat ve tasarım yolculuğunu anlattı.
Resimle başlayan, moda tasarımıyla devam eden ve defilelerle taçlanan bu yolculuk; azim, başarı ve yöresel kültüre duyulan derin bağlılığın izlerini taşıyor. 1972 yılında Silifke Kız Endüstri Meslek Lisesi Resim Bölümü’nü okul birincisi olarak bitiren Kundak, başarısı sayesinde tekstil mühendisliğine yönlendirildi. Ancak hayatın getirdiği şartlar ve evlilik nedeniyle bu yolculuk yarım kaldı.
ANKARA’DA BİR İLK: MODA TASARIM OKULU
“Asker eşi olunca hayatımız sürekli tayinlerle geçti” diyen Kundak, Erzurum, Ankara, Kıbrıs ve İstanbul arasında geçen yılların mesleki tercihlerini de etkilediğini ifade etti. Erzurum’da moda tasarım alanında öğretmenlik tayini çıkmasına rağmen, uzaklık nedeniyle bu görevi kabul etmediğini belirten Kundak, yıllar sonra Ankara’da kaderinin yeniden şekillendiğini söyledi. Nazan Kundak’ın hayatında dönüm noktası, merhum Turgut Özal’ın girişimiyle Ankara’da açılan ilk moda tasarım okulu oldu. Yoğun ve zorlu bir sınav sürecinden geçen Kundak, yüzlerce aday arasından yine okul birincisi olarak bu okula kabul edildi. “Üç yıl süren çok ağır bir eğitim aldık” diyen Kundak, eğitimin yalnızca tasarımdan ibaret olmadığını vurguladı: “Stilistlik, moda tasarım, ticari hesaplar, kitaplar, okul dersleri… Her şey vardı. 100–150 kişi sınava girdi, mezun olabilen sadece 15 kişi oldu. Biz Türkiye’nin ilk moda tasarımcılarıyız.” Ankara’da o dönemde tekstil fabrikalarının tasarımcısız çalışmadığını belirten Kundak, mezuniyet sonrası birçok önemli yerden iş teklifi aldığını ifade etti.
KIBRIS’TAN İSTANBUL’A UZANAN TASARIM SERÜVENİ
Eşinin tayiniyle Kıbrıs’a giden Kundak, burada da mesleğini sürdürdü. Kıbrıs’ın önemli sanayi kuruluşlarından birinde, merhum Dr. Fazıl Küçük’ün oğlu Mehmet Küçük’ün fabrikasında çalıştı. Sonrasında İstanbul’a tayin çıkan aile, çeşitli nedenlerle Silifke’de kalma kararı aldı. Eşinin kendisine yaptığı sürprizle atölye sahibi olan Kundak, burada moda tasarım ve resim alanında çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Bir süre sonra aktif eğitim hayatını noktalayan Kundak, bu kez tüm enerjisini kendi tasarımlarına yöneltti.
YÖRESEL KIYAFETLERLE BÜYÜK DEFİLELER
Nazan Kundak’ın tasarımlarında yöresel motifler her zaman ön planda oldu. Bu yaklaşım, onu defileleriyle geniş kitlelere taşıdı. Kundak, bugüne kadar: Silifke Uluslararası Festivali başta olmak üzere Silifke’de birçok kez, Kendi atölyesinde özel defilelerle, Mersin’de seçkin davet ve gecelerde, Mersin Üniversitesi’nin davetiyle Amphora Müzesi’nde, 25 mankenin yer aldığı büyük bir defilede tasarımlarını sanatseverlerle buluşturdu.
ŞAHMERAN YORUMU BÜYÜK İLGİ GÖRDÜ
En çok ilgi gören tasarımlarının yöresel temalara dayandığını söyleyen Kundak, özellikle Şahmeran figüründen ilham aldığı çalışmalarının dikkat çektiğini belirtti. “Şahmeran’ı sadece bir efsane olarak değil, bir dönüşüm hikâyesi olarak ele aldım” diyen Kundak, geçtiğimiz yıl duyduğu farklı bir anlatıdan etkilenerek yeni bir tasarım ortaya koyduğunu anlattı: “Şahmeran’ın aslında uzaydan gelen bir prenses olduğu, Tarsus’a geldiğinde kendini korumak için yılana dönüştüğü anlatıldı bana. Kolları ve yüzü prenses, bedeni yılan… Bu dönüşümü çizdim ve tasarıma döktüm.”
“SANAT HAYATIMIN TAMAMI OLDU”
Resimden modaya, öğretmenlikten defilelere uzanan yolculuğunu özetleyen Nazan Kundak, “Hayatım boyunca üretmekten hiç vazgeçmedim. Sanat, benim hayatımın tamamı oldu” diyerek sözlerini tamamladı. Nazan Kundak’ın hikâyesi, yalnızca bir moda tasarımcısının başarı öyküsü değil; aynı zamanda Türkiye’de sanat ve tasarımın gelişimine tanıklık eden bir kuşağın hafızası olarak da dikkat çekiyor.
|
Yorumlar (0)
