image Raziye  Erden Yıldırım
Hayat bir gün, o da bugün…!



Yazı Tarihi : 3.11.2025
 E-Mail : raziyerden33@gmail.com

 

Bazen bakıyorum da, öyle bir dünya telaşına kapılmışız ki, hiç ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Kötülük yapıyoruz, yardım edebilecekken esirgiyoruz. Sanki sahip olduklarımız bize sonsuza kadar aitmiş gibi…

Çocukluğumda, evimizin geniş bir avlusu vardı. Bir gün orada oyun oynarken bir serçe yavrusu gördüm. Annesi atmış ya da yuvasından düşmüş. Aldım, yuvasına geri koydum ama bir süre sonra yine aynı yerde buldum. “Böyle olmayacak” dedim, kendi kendime. Küçücük bedeniyle titreyen yavruyu aldım, pamuklara sardım. Tüyü bile yoktu, gözleri kapalıydı… Dünyadan bihaberdi.

Ağzını her açtığında, yem verdim, minik gagasına pamukla damla damla su damlattım. Günler geçtikçe büyümeye, tüyleri çıkmaya başladı. Artık pamukların arasından avucumun içine transfer ettim. Adını da “Afacan” koydum. O bize, biz ona öyle alıştık ki… Evin beşinci çocuğu olmuştu. Kafese koymadım; zaten benden gitmeye hiç niyeti yoktu. Herkesin elinde geziyor, uçup geri geliyordu.

Derken bir gün… Acı son. Afacan’ı kaybettik. Günlerce ağladım. Ölümün acısını ilk kez o kadar derinden hissettim.

Yıllar geçti. Geçtiğimiz yıl ‘Gassal’ filmiyle birlikte bu mesleğe karşı merakım arttı. O zamana kadar birçok kişi gibi ben de sadece adını duymuştum. Bir gün kendimi Büyükşehir Mezarlığı’nda buldum. Amacım, bir gassalı bizzat gassaldan dinlemekti.

Müdürün odasında beklerken Ayşe Abla telaşla içeri girdi. Röportaj için geldiğimi biliyordu ve “Bugün tekim ve beş cenazem var, röportaj zor olur” dedi. Müdür oturmasını söyledi ve gassal mesleği ile ilgili merak ettiği birkaç soruyu sordu. Bir anda ortamda sohbet havası oluştu, farkında olmadan zaten anlatmaya başlamıştı. “Dur” dedim, “anlatıyorsun zaten, ben yazayım.”

Anlattıkça anlatıyor, her cümlesi beni ayrı bir şaşırtıyordu. Sohbet bitince. “Gasilhaneden birkaç fotoğraf alabilir miyim?” dedim. “İşim uzun” dedi. “Beklerim” dedim.

Tam iki saat mezarlıkta dolaştım. Bazı mezarların başında sevdikleri vardı; dua ediyor, sessizce oturuyorlardı. Belki de kaybettiklerini en çok hissedebildikleri yer burasıydı. Ağlayanlara denk geldim, içim acıdı. O anda düşündüm: “Ne kadar zordur… O anından önce ne hissediyordu, şimdi ne hissediyor? Hayat ne kadar anlamsızdır onun için…” Bu düşüncelerle gassalı bekledim.

Sonra gasilhanenin kapısına gittim. Son cenazesini teslim ettikten sonra yanıma geldi. “Oraları temizleyip seni alayım” dedi. “Hadi bakalım” dedim içimden, derin bir nefesle.

İçeri adım attığımda yoğun bir beyaz sabun kokusu karşıladı beni. Her yer ıslaktı. Bir köşede sarı saçlar vardı, bir kutunun içinde. Ayşe Abla “Yaşı vardı” dedi sessizce. O an içim burkuldu. Sonra mesleğin zorluklarını anlattı. Sözleri bittikten sonra eve kadar yarım saat yürüdüm ve yol boyunca yaşamı sorguladım:

Ne için varım? Ne yapmalıyım? Nasıl yaşamalıyım?

Sonra şuna karar verdim:

Elimde olanla mutlu olacağım. Sağlığım yerinde olduğu sürece şükredeceğim. Sevdiklerim yanımda, sağlıklı ve hayattaysa, işte bütün mutluluğum bu olacak.

Kalan ömrümde başkalarına da el uzatacak, onların hayatlarına dokunacak ve son anlarında bile gülümsemeleri için çabalayacağım.

Sizlere de tavsiyem, hayat bir gün… O da bugün.

Başkalarının hayatlarından çalarak değil, kendi yolunuzda ışık olun.

Belki o ışık, bir gün bir başkasının yolunu da aydınlatır.

Unutmayın; sevgi ve iyilik bulaşıcıdır.


  YORUM YAZ
 
Adınız Soyadınız
 
Yorumunuz
 
 
 
  SOSYAL MEDYA
 
 
  GAZETEMİZ
 
 
  BASIN İLAN
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
  FACEBOOK
 

 
 
 


 

Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinhakimiyet.com © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. mersinhakimiyet.com basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA