EMRAH BİRGÜL
Sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte Türkiye’nin dört bir yanında milyonlarca öğrenci ve aile heyecan, umut ve zaman zaman da hayal kırıklığı yaşıyor. Bu yoğun duygu trafiğinde özellikle ebeveynlerin çocuklarına nasıl yaklaşacağı büyük önem taşıyor.
Uzman Nörolog Dr. Esin Şimşek, sınav sonrası dönemde ailelerin tutumunun çocukların psikolojik gelişimi üzerindeki etkilerine dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu.
Şimşek, çocukların daha doğar doğmaz bir meritokrasi düzenine yerleştirildiğini, yani başarı ve yetenek odaklı bir yaşam biçiminin içinde büyütüldüğünü belirtiyor. Ona göre ailelerin çocuklarına verdikleri emekleri yalnızca sınav sonuçlarıyla ölçmek istemesi, çocukların benlik algısını olumsuz etkileyen bir baskıya dönüşüyor. Bu yaklaşım, çocuğu birey olarak değil, başarı üzerinden tanımlayan bir anlayışı beraberinde getiriyor.
“En iyi okula göndermek, en pahalı kurslara yazdırmak sanki çocuğa verilen bir ödül gibi sunuluyor,” diyen Şimşek, bu bakış açısının çocukta minnet değil, zamanla mihnet duygusu oluşturduğunu vurguluyor. Şimşek, “Yani çocuk, ailesine karşı kendini borçlu hissetmekten ziyade üzerindeki baskıyı artan bir yük olarak hissediyor. Bu da hem motivasyon kaybına hem de psikolojik çöküntülere zemin hazırlıyor. Sınav sonrasında ebeveynlerin en büyük sorumluluğu, çocuklarına duygusal olarak güvenli bir alan yaratmak. Bu dönemde eleştiri, suçlama ya da karşılaştırma yerine çocuğu anlamaya ve duygularını paylaşmasına alan açmak gerekiyor. “Senin yanındayız”, “Bu sadece bir süreçti”, “Sen bu sınavdan çok daha değerlisin” gibi cümlelerle çocuğun sevgiyi koşulsuz olarak hissetmesi sağlanmalı. Çünkü sınav bir ölçme aracıdır; ama çocuk ölçülemez bir değerdir. Özellikle sınav sonucu beklentinin altında kalan çocuklara yöneltilen “Bu kadar çalışmayla bu mu oldu?” ya da “Sen yapamadın” gibi ifadeler, sadece sınav performansını değil, doğrudan çocuğun kişiliğini hedef alıyor. Uzmanlara göre bu tür sözler, çocuğun ilerleyen dönemlerde kendisiyle ilgili olumsuz bir iç ses geliştirmesine ve özgüven sorunları yaşamasına yol açabiliyor” ifadelerini kullandı.
Şimşek, başarısızlığın bir çöküş değil, öğrenmenin en dürüst hali olduğunu belirterek, “Ona göre çocuklara yeniden toparlanmaları ve ilerlemeleri için fırsat verilmesi şart. Bu noktada ebeveynin çocuğa “Nasıl daha iyi çalışabilirsin?” gibi çözüm odaklı değil, “Sen nasılsın?” sorusunu sorması çok daha onarıcı olabiliyor. Bazen çocukla konuşmak yerine yanında sessizce durmak bile en büyük destek haline gelebiliyor. Sınav sonuçlarının açıklanmasının ardından bazı çocuklarda depresyon ve kaygı bozukluğu belirtilerinin ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Şimşek, aileleri bu konuda daha dikkatli olmaya çağırıyor. Ona göre her üzüntü geçici değildir. Çocuğun ani şekilde içine kapanması, daha önce ilgi duyduğu şeylere karşı isteksizlik göstermesi, sürekli yorgunluk hissi, sosyal çevreden uzaklaşma, uyku ve iştah bozuklukları gibi belirtiler depresyonun habercisi olabilir. Ayrıca “Ben zaten yapamam”, “Her şey boşuna” gibi umutsuzluk cümleleri de çocuğun zihinsel olarak desteklenmesi gerektiğini gösteren ciddi sinyaller arasında yer alıyor” şeklinde konuştu.
Kaygı bozukluğu ise daha çok geleceğe yönelik yoğun endişelerle kendini gösterdiğini anlatan Şimşek, “Çocuğun sürekli “Bir daha ne zaman sınav olacak?”, “Ya hiçbir yere yerleşemezsem?” gibi sorular sorması, fiziksel olarak mide bulantısı, terleme ya da kalp çarpıntısı gibi tepkiler göstermesi dikkat edilmesi gereken uyarılar olarak öne çıkıyor. Ayrıca okula gitmek istememe, derslerden kaçma gibi davranışlar da kaygıdan kaçınmanın bir parçası olabilir” diye konuştu.
Bu dönemde ebeveynlerin çocuklarını etiketlemeden gözlemlemesi gerektiğini söyleyen Şimşek, “özellikle ‘Ergenliğe giriyor herhalde’ ya da naz yapıyor’ gibi yüzeysel yorumlardan kaçınılması gerektiğini belirtiyor. Bunun yerine çocuğun iç dünyasını anlamaya çalışmak, açık uçlu sorularla iletişim kurmak ve onun duygusunu kabullenmek çok daha etkili bir yöntem. “Üzülme” demek yerine “Üzgün olman çok normal, ben yanındayım” şeklindeki ifadeler, çocukta kabul gördüğü duygusunu yaratıyor. Tüm bunlara rağmen çocuğun ruh hali birkaç hafta içerisinde düzelmiyor ve belirtiler devam ediyorsa, bir uzman desteğine başvurmak büyük önem taşıyor. Uzun süre ertelenen yardım, ilerleyen süreçte daha derin psikolojik sorunlara yol açabilir” dedi.
Dr. Esin Şimşek, “Her çocuk aynı sınava girse de aynı sonucu almaz; çünkü her biri farklı bir iç dünyaya sahiptir. Sınav sonucu geçicidir, ama çocuğun ruh sağlığı uzun ömürlüdür. Ve ruh sağlığı, fark edilmekle başlar.”
|