Klinik Psikolog Simay Gelbul, akran zorbalığının çocukların özgüveni, benlik algısı ve sosyal ilişkilerini kalıcı şekilde etkilediğini belirtiyor. Gelbul, zorbalığın arkasındaki temel dinamiklerin empati eksikliği ve değersizlik duygusu olduğunu vurguluyor. Mağdur çocukların sessiz kalmasının sorunu derinleştirdiğine dikkat çeken uzman, çözümün empatik, destekleyici ve güvenli bir iletişim ortamında olduğunu söylüyor.
MERVE KANKAN
Okullarda, sosyal çevrelerde ve dijital ortamlarda giderek artan akran zorbalığı, sadece çocukluk döneminde yaşanıp unutulan bir çatışma değil; bireyin gelişim sürecinde derin izler bırakan ciddi bir psikososyal travma olarak karşımıza çıkıyor. Klinik Psikolog Simay Gelbul, zorbalığın bireysel ve toplumsal etkilerine dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu. Gelbul, akran zorbalığını; bir çocuğun veya ergenin güç dengesizliği içeren bir ilişkide, tekrarlayan biçimde fiziksel, sözel, duygusal ya da dijital saldırıya maruz kalması olarak nitelendirdi. “Zorbalık, yalnızca bir şaka, bir tartışma ya da çocukluk çekişmesi değildir. Bu süreç, çocuğun benlik algısını, özgüvenini ve sosyal ilişkilerini derinden sarsar,” diyen Gelbul, zorbalığın uzun vadede yetişkinlik dönemine kadar uzanan etkiler yaratabileceğini vurguladı.
“ZORBALIĞIN TEMELİNDE EMPATİ EKSİKLİĞİ VE DEĞERSİZLİK DUYGUSU YATIYOR”
Uzman psikolog Gelbul, zorbalık eğilimi gösteren çocukların çoğunlukla kendi içsel kırılganlıklarını gizlemek için saldırgan bir kimliğe büründüklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti:“Zorbalık yapan çocuk, içindeki değersizlik duygusunu bastırabilmek için kontrol hissi kazanmaya çalışır. Çoğu zaman bu çocuklar, sınırların ya çok sert ya da çok belirsiz olduğu ev ortamlarında büyür. Duygularını sağlıklı biçimde ifade edemediklerinde, öfke dışa yönelir.” Gelbul, erken yaşta model alınan davranışların da belirleyici olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Bana bağırıldıysa ben de bağırabilirim anlayışı, öğrenilmiş bir savunmadır. Bu nedenle cezalandırıcı yaklaşımlar yerine, çocuğun duygusunu tanımasına ve dönüştürmesine yardımcı olmak gerekir.”
MAĞDUR ÇOCUKLAR SESSİZLİĞİ SEÇİYOR
Akran zorbalığına maruz kalan çocukların çoğu, yaşadıklarını anlatmakta zorlanıyor. Gelbul, bu çocuklarda genellikle içe kapanma, sessizlik ve görünmez olma isteği gözlendiğini ifade etti: “Sınıfta konuşmazlar, teneffüslerde yalnız kalırlar, çoğu zaman kendilerini suçlarlar. Çünkü yaşadıkları duygular kelimelerle tarif edilemeyecek kadar karmaşıktır. Bu durum, benlik saygısında kalıcı yaralar açabilir.” Sürekli aşağılanmanın, dışlanmanın ya da alay edilmenin; çocukta “sevilmeye layık değilim” inancını oluşturduğunu belirten Gelbul, bu duygunun yetişkinlikte bile kişinin ilişkilerine, iş yaşamına ve kendilik algısına sızdığını söyledi.
“EN TEHLİKELİ OLAN ŞEY, ÇEVRENİN SESSİZLİĞİDİR”
Zorbalığın en yıkıcı yönlerinden birinin, tanık olanların sessizliği olduğunu vurgulayan Gelbul şu sözlerle uyardı: “Şahit olan susar, öğretmen ‘abartma’ der, ebeveyn ‘güçlü ol’ diye öğüt verir. Oysa bu çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şey, görülmek ve inanılmaktır. ‘Bana böyle davrandılar’ diyen bir çocuğa verilen –ya da verilmeyen– tepki, onun gelecekteki güven duygusunu belirler.” Psikolog Gelbul, zorbalıkla mücadelede en etkili yaklaşımın empatik, destekleyici ve güvenli bir iletişim ortamı kurmak olduğunu vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: “Cezalar, uyarılar ya da kurallar tek başına yeterli değildir. Asıl iyileştirici olan, bir yetişkinin çocuğun duygusal ihtiyacını fark edip ona yargısız bir şekilde güvenli bir alan sunabilmesidir. Çocuk kendini güvende hissettiğinde, iyileşme de başlar.” Gelbul, akran zorbalığıyla mücadele yalnızca okulların değil; ailelerin, öğretmenlerin ve toplumun ortak sorumluluğunun altını çizdi.
|