image Yaşar ÖZTÜRK
ATATÜRK VE CUMHURİYET (2)



Yazı Tarihi : 5.11.2025
 E-Mail :

 

Mustafa Kemal, İzmir’e geldiğini duyan ve kendisi kentlerine davet eden aralarında Keçeci, Berber, Bakırcı, Bahçıvan, Kunduracı, Debbağhaneci, Helvacı, Fırıncı, Demirci, Terzi gibi esnaf ve sanatkarların olduğu Denizlilere teşekkür telgrafı gönderdi. Halktan biriydi Mustafa Kemal. Halkın kendi kendini yönetmesini istediği için gençliğinden beri ülküsü olan Cumhuriyet’i kurmuştu. Her fırsatta Cumhuriyeti anlatıyor, toplumun Cumhuriyet’i ve demokrasiyi özümsemesini istiyordu. Yurt gezilerinin amacı hem halkla beraber olmak hem de Olympos dağlarından söküp aldığı Cumhuriyet ateşini halka sunarak aydınlatmaktı. ‘Bu ateş kayıtsız koşulsuz senindir, aydınlan, aydınlat, kimseye kaptırma, bir daha karanlıklara mahkum olma’ diyordu, Mustafa Kemal.

 

Akşam İzmir’de onuruna verilen yemeğe katıldı, Mustafa Kemal: “Görüyorum ki, muhataplarım üst seviyedeki mülki memurlardır. Aynı zamanda milli ve iktisadi çeşitli şirketlerin ve girişimlerin yöneticileri ve üyeleridir. Milletimizin ilerlemeye, yeniliğe, gelişmeye ne kadar arzulu olduğunu her gün görmektesiniz. Ben memleketin birçok yerlerinde aynı gözlemlerde bulundum. Aynı duyarlılığı, aynı yüksek uyanıklığı ve dikkati gördüm. Sizi bundan haberdar ediyorum. Sizler milletin bu özlemini, bu arzusunu tatmin etmeyi resmi ve günlük vazifeniz haricinde, onun üzerinde yüce ve milli bir vazife olarak görmelisiniz(...) geçmişin en büyük felaketlerini hazırlayan, geçmişte, ama çok derin geçmişlerde bile Türk milletini benliğinden çıkaran bir örgüt vardı ki, ona devlet ve hükümet örgütü derlerdi. Millet, hükümet örgütünün görünüşte esiri idi. Bu onun görünürdeki manzarası idi. Halbuki Türk, esaret kabul etmeyen bir millettir; Türk milleti esir olmamıştır. Yalnız hükümet başka bir konumda kalmış, millet de hükümete yabancı ve ondan aynı bir konumda kalmıştır.  İşte onun için çok felaketler oldu. Fakat bunların maddi tecellileri devlet ve hükümet örgütü üzerinde oldu. Yok olan devletler idi; o devlet ölmüştür. Fakat Türk milleti, görüyorsunuz ki, daha taze, daha kuvvetli, daha şerefli olarak yaşamaya devam etmektedir. Bugünkü hükümetimiz, devlet örgütümüz doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet örgütü ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyet'tir. Artık hükümet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten gayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır. Hepimizin efendisi olan milletin ilerlemesini, yükselmesini ve ona hizmet eden devlet memurları için başarı diliyorum.”

 

Kız Öğretmen Okulu’nda zeybek dansının ardından Mustafa Kemal öğrencilere “Cumhuriyet nedir ve sultanlıktan farkı nedir?” sorusunu sordu ve yanıtladı: “Cumhuriyet ahlaki fazilete dayalı bir yönetimdir. Cumhuriyet fazilettir. Sultanlık korku ve tehdide dayalı bir yönetimdir. Cumhuriyet yönetimi faziletli ve namuskar insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayalı olduğu için korkak, alçak, sefil, rezil insanlar yetiştirir. Aradaki fark bunlardan ibarettir. Biz Milli Mücadele’de başarılı olduk mu, niçin başarılı olduk? Milli Mücadele’yi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir, milletin evlatlarıdır. Millet analarıyla, babalarıyla, hemşireleriyle mücadeleyi kendisine ülkü kabul etti. Biliyorsunuz ki, yüzyıllarca oluşan mücadeleler ve bunların sonuçları olarak da yüksek tarihi zaferler vardır. Fakat o zaferlerin etkenleri kendi ülküleri olarak değil şunun bunun hırsı peşinde kul köle olarak bulunmuşlardır. Halbuki Milli Mücadele’de şahsi hırs değil, milli ülkü, milli onur gerçek etken olmuştur.”

 

“Türk kadını nasıl olmalıdır?” sorusunu sorup düşüncelerini aktardı Mustafa Kemal: “Türk kadını dünyanın en aydın, en erdemli ve en ağır kadını olmalıdır. Ağır, sıklette değil, ahlakta, erdemde ağır, onurlu, ağırbaşlı bir kadın olmalıdır. Türk kadınının görevi, Türk’ü zihniyetiyle, pazısıyla, azmiyle koruma ve savunmaya kadir kuşaklar yetiştirmektir. Milletin kaynağı, toplumsal hayatın esası olan kadın, ancak erdemli olursa görevini yerine getirebilir. Her halde kadın çok yüksek olmalıdır. Burada Tevfik Fikret merhumun herkesçe bilinen bir sözünü hatırlatırım: “Elbet sefil olursa kadın/ alçalır beşer.” Ardından “Hayatta musiki lazım mıdır?” sorusunu sordu ve ekledi: “Hayatta musiki gerekli değildir. Çünkü hayat musikidir. Musiki ile alakası olmayan yaratık insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise musiki mutlaka vardır. Musikisiz hayat zaten mevcut olamaz. Musiki hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir.”

 

Mustafa Kemal, Erkek Öğretmen Okulu’na da uğradı: “Hakikaten geçmişte bu milleti insanlıktan geri bırakan, bütün dünyanın adeta insanlık haricinde görmesine sebebiyet veren birtakım kurumlar ve engeller vardı. Fakat millet onların hepsini bertaraf etti ve ne kadar çürük ve manasız olduğunu da kanıtlama gücünü gösterdi(...) Öğretmenliğin önemine ilişkin fazla söz söylemeye hiç gerek görmem. Çünkü siz onu benden daha iyi bilirsiniz. Yalnız bir noktayı hep beraber tekrar edelim: ‘Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, yoksun bir millet henüz millet adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Ona alelade bir kitle denir, millet denemez. Bir kitle, millet olabilmek için mutlaka öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir toplumu hakiki millet haline koyarlar. Bizim milletimiz elbette dünyanın takdirlerine liyakat kazanmış bir toplumdur. Fakat onu layık olduğu şeref mertebesine ulaştıracak sizlersiniz. Millet, memleket, Cumhuriyet sizden yüksek hizmet beklemektedir. Siz faaliyete geçtikten sonradır ki, milletin azami kabiliyeti fiiliyata dönüşmüş olacaktır.

 

İzmir’den Uşak’a geçen Mustafa Kemal şehit yavrusu Azmi Orhon’un konuşmasından çok etkilendi. “Bunun derecesini gözlerimden akan yaşlardan anlayabilirsiniz” dedi. Sözü duyguların düşüncelerin dile getirilmesine bağladı: “Bir millet uygar duygularını gerçekten ifade edebilecek bir derecede edebiyatını, musikisini iyileştirmezse, o milletin uygarlık alanına dahil olduğu kabul edilemez.”

 

18 Ekim 1925’te Konya’da Öğretmenler Birliği toplantısındaydı, Mustafa Kemal:: “Memleket ve millet hizmetlerinde öncü olmak isteyenlerin ilham kaynağı, milletin hakiki hissiyat ve emelleridir. Bizim anılmaya değer bir hareketimiz varsa, o da milletin hissiyat ve eğilimlerine, varlığına temas etmeye çalışmaktan ibarettir. Her türlü başarı sırrının, her tür kuvvetin, kudretin hakiki kaynağının milletin kendisi olduğuna kanaatimiz tamdır. Şimdiye kadar bu hareket tarzında asla aldanmadık. Bundan sonra da aynı surette harekete devam edeceğimize şüphe yoktur. Yürümekte olduğumuz yenilik, gelişme ve uygarlık yolunda sizlerden oluşan bir ışık ordusuna dayandıkça mutlaka başarılı olacağımıza inancım kesindir. Şimdiye kadar olduğu gibi, birbirimize yaslanarak ve hep beraber milletin iradesine dayanarak yürümekte devam edeceğiz. Milletimizin geçmeye zorunlu olduğu aşamalar büyüktür. Ulaşılması zorunlu olan hedefler çoktur. Mutlaka bu aşamalar geçilecek, en ışıklı hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret: ileri! İleri! Daima ileridir!”

 

Günü kurtarmanın değil geleceği kurmanın peşindeydi, Mustafa Kemal: “Bizim programımız yoktur diyenlere söylemeliyim ki, bizim programımızı bütün ayrıntılarıyla laflardan meydana gelen yazılarda arayanlar, bu arayışlarından memnun ve tatmin olmayabilirler. Hakikaten bizim programımızın içerdiği amaçlar bakkal kağıtları üzerinde tespit olunmuş programlardan büsbütün başkadır, yüksektir. Bizim programımızın olup olmadığında tereddütlü bulunanlara onun uygulama sonuçları olan eylemlere ve eserlere dikkatle bakmalarını öneririm. Her geçecek gün milletin ortak çalışmasının yeni ve hayırlı sonuçlarıyla, eserleriyle taçlanacaktır. Sonuçlar, programımızın doğruluğunun onaylanmasına yol açacaktır. Kudretsiz beyinler, zayıf gözler bu hakikati kolaylıkla göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüksek seviyesine göre geri adamlardır. Fakat zaman bütün hakikatleri en geri olanlara dahi anlatacaktır. Arkadaşlar, bilim ve kültür heyetisiniz. Huzurunuzda bulunmaktan yararlanarak bir noktaya dikkat ve gayretinizi çekeceğim: Milletimizi kuruntulardan nefsini kurtarmaya güçlü hale getirmeye çok çalışalım.”

 

Afyonkarahisar’a geçen Mustafa Kemal zamanında Dumlupınar Zaferi’ni hazırladıkları odaya girdi. “Kurtuluş ışığı buradan doğdu” tümcesiyle sona eren levhayı okudu. Üzerine haritalar yayarak saatlerce meşgul olduğu masa da oradaydı. Masayı tanıdı. “Evet, o masa” dedikten sonra, Cumhuriyet ateşiyle ışık saçan bir genci dinledi: “Halkın duygusunu dillendiren genç arkadaşımızın sözlerinden çok duygulandım. Özellikle kendilerine bir noktadan dolayı teşekkür edeceğim. O da bana görevimin henüz bitmemiş olduğunu ihtar etmeleridir. Görevimin bitmediğini, üzerime aldığım sorumluluğun yüksek ve çetin olduğunu idrak ediyorum. Arkadaşlar, bu görev bitmeyecektir. Ben toprak olduktan sonra dahi devam edecektir. Ben ise, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal göreve adayacağım onun yüksek sorumluluğunu üzerime almakla mutlu olacağım. Görevimi başarıyla sürdüreceğim. Çünkü büyük milletimizin kalp ve vicdanında, bana karşı sarsılmaz bir güven ve inanç taşımakta olduğunu görüyorum. Bu, benim için büyük kuvvettir, büyük yetkidir. Bu binanın çatısı altında ne mutlu ne tatlı hatıralarımı canlandırıyorum. Bir gece ben şu odada, Fevzi Paşa bu odada, İsmet Paşa da bu odada yatıyorduk. Genelkurmayımız şu odada çalışıyordu. Düşman ordusunu tamamen sarmak ve yok etmek kararı şu odadan çıktı. Afyonkarahisar, son büyük zaferin kilidi oldu, esası oldu. Afyonkarahisar, milli tarihimizde, mücadele tarihimizde unutulmaz parlak bir sayfaya sahiptir.”

 

1925 yılı Ekim ayının 29. gecesi Cumhuriyet ilanının üçüncü yılı başlıyordu. Gücünü Cumhuriyet’ten yani kendi kendini yöneten halktan alan Mustafa Kemal ise 3 yıl sonra yapacağı yazı, ilerleyen yıllarda yaşama geçireceği diğer devrimlerin ipuçlarını veriyordu.


  YORUM YAZ
 
Adınız Soyadınız
 
Yorumunuz
 
 
 
  SOSYAL MEDYA
 
 
  GAZETEMİZ
 
 
  BASIN İLAN
 
 
  HAVA DURUMU
 
 
  FACEBOOK
 

 
 
 


 

Siteden yararlanırken yayın politikamızı okumanızı tavsiye ederiz. mersinhakimiyet.com © Copyright 2019-2025 Tüm hakları saklıdır.
İzinsiz ve kaynak gösterilemeden yayınlanamaz, kopyalanamaz, kullanılamaz. mersinhakimiyet.com basın ve yayın meslek ilkelerine uyar.

URA MEDYA