Geçtiğimiz günlerde Cadılar Bayramı’nın Türkiye’de giderek daha yaygın kutlanmasını eleştirdiğim bir yazı kaleme almıştım. O yazıda kültürel zenginliklerimizden söz ederken ne kadar kısa geçtiğimi fark ettim. Kendi kültürümüzün derinliğini, çeşitliliğini ve birikimini daha geniş bir çerçevede ele almam gerektiğini düşündüm. Bu yüzden bugün bu köşede, hem bilmeyenlere kaynak olsun hem merak edenlere rehber hem de yeni kuşaklara arşiv niteliği taşısın diye kültürel mirasımızı hatırlatmak istedim.
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yurt içi ve yurt dışında yaptığı araştırmalar, kültürümüzün ne kadar katmanlı ve geniş bir yapıya sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor: Halk müziği, halk oyunları, çocuk oyun ve oyuncakları, halk edebiyatı, karagöz ve köy seyirlik oyunları gibi geleneksel tiyatro türleri, halk mimarisi; Ramazan, Kurban gibi dini bayramlarımız…
Ülkemizde dini bayramlar dışında bir de mevsimlik bayramlar adı altında kümelenen geleneksel bayramlar vardır. Hıdrellez ve Nevruz bunların en bilinenleridir. Hıdrellez, Türkiye’deki halkbilim çalışmalarının önde gelen isimlerinden biri olan Pertev Naili Boratav’a göre, “törenler katışımı” niteliği taşır. Bunun nedeni yağmur duası, yatır ziyareti, kurban, aş gibi birçok törensel uygulamayı içinde barındırmasıdır. Nallıhan ve civarında Hıdrellez Bayramları “Hacet Bayramları” olarak bilinir çünkü temelinde yağmur isteği vardır.
İnsanoğlu tarih sahnesine çıktığından bu yana yaşadığı alanları değerli kılmış ve kültürünü gelecek nesillere taşıyacak büyük eserler ve izler bırakmıştır. Tüm insanlığın mirası kabul edilen değerleri ortak bir geçmiş olarak benimsemek, tanıtmak ve gelecek nesillere aktarmak için UNESCO, 1972 yılında Paris’te toplanan 17. Genel Konferansı’nda “Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme”yi kabul etmiştir. Türkiye, bu sözleşmeye 14 Şubat 1983 tarihinde taraf olmuştur.
Türkiye’nin 2025 yılı itibariyle UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde 20’si kültürel, 2’si karma olmak üzere 22 miras alanı bulunmaktadır. Bunlardan da bahsetmeden geçemeyeceğim; Nemrut Dağı, Sardes Antik Kenti ve Bin Tepeler Lidya Tümülüsleri, Edirne Selimiye Camii ve Külliyesi, Hattuşa: Hitit Başkenti, Xanthos – Letoon, Bergama, Bursa ve Cumalıkızık: Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğuşu, Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası: Taşın Sanata Dönüştüğü Yer, Pamukkale-Hierapolis, Bir Doğa Harikası Göreme Milli Parkı ve Kapadokya, Gordion, Aslantepe Höyüğü, Anadolu’nun Orta Çağ Dönemi Ahşap Hipostil Camileri, Ani Arkeolojik Alanı, Mitolojilerin Şehri: Troya, Çatalhöyük Neolitik Kenti, Afrodisias Antik Kenti, Kıtaların Aşkı İstanbul, Safranbolu: Geleneğin Özgün Bir Örneği, Efes, Göbeklitepe, Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri.
Kısacası, dışarıdan gelen bir kutlamayı taklit ederken kolayca unuttuğumuz; ama aslında dünya kültür birikimi içinde eşine az rastlanır ölçüde zengin bir mirasımız var. Bu miras, popüler kültürün gelip geçici rüzgârlarına feda edilemeyecek kadar değerli.